90

٩٠

وَقَالُوا لَنْ نُؤْمِنَ لَكَ حَتّى تَفْجُرَ لَنَا مِنَ الْاَرْضِ يَنْبُوعًا

(90) ve kalu len nü’mine leke hatta tef cüra lena minel erdi yembua
dediler ki: biz sana asla inanmayız hatta akıtmadıkça bu yerden bizim için bir pınar

(90) They say: “We shall not believe in thee, until thou causest a spring to gush forth for us from the earth,

1. ve kâlû : ve dediler
2. len nu’mine : biz asla inanmayız
3. leke : sana
4. hattâ : oluncaya kadar, olmadıkça
5. tefcure : fışkırtırsın (yerden çıkarırsın)
6. lenâ : bizim için, bize
7. min el ardı : yerden, yeryüzünden, arzdan
8. yenbûan : pınar, menba, su kaynağı


SEBEB-İ NÜZUL
“Bizim için şu yerden bir pınar akıtmadıkça sana asla iman edecek değiliz. ” dediler.